«Abdesti Bozan Şeyler Babı»
«Abdesti Bozan Şeyler Babı»
Lûgatta, muhkem bir şey'i bozmakdır. Sonra mecazen ab-desti ibtâl etmek mânâsında kullanılmış; sonra da Hakikat-ı Örfiyye olmuşdur. Abdesti bozan şeyler Teyemmümü de bozar.. Çünkü teyemmüm abdestin bedelidir.[202]
72/61- «Enes b radıyallahü anh'den rivayet edümişdir. Demişdir ki: ResûliKlah sallallahü aleyhi ve sellem devrinde Ashabı yatsıyı beklerlerdi. O derecede kî başları uykudan eğitir; sonra namaz kılarlar; abdest tazelemezlerdi.»[203]
Bu hadîsi, Ebu Dâvud tahrîc etmiş; Dâre Kulnî de sahîhlemişdir. Aslı Müslim'dedir.
Hadîsi, Tirmizî (200 — 279) de tahrîc etmişdir. Onun rivayetinde hadîs'de :
«Namaz için uyandırırlardı» ve ;
«Hattâ ben onlardan bir hangisinin horultusunu İşitiyordum. Sonra kal-, karlar, namaz kılarlar ve abdest tazeîemezlerdi»; cümleleri vardır. Bu uykuyu ulemâdan bir cemâat oturanın uykusuna hamlettiler ise de, onların bu te'vilini Yahya'! - Kattan (—628)'in Hazreti Enes'den rivayet ettiği :
«yalanlarlardı» tâbiri bertaraf etmekdedir. jbnü Dakîk'ü-İyd (625—702):
«Hafif uykuya hamledilir» diyorsa da bu da hadîsde geçen « <ıkli * «horultu» « jjli I » «uyandırma» tâbirlerine uygun değildir iddiasiyle red olunur. Çünkü horultu ve uyandırma ancak derin uykuda olur. Bu cihet böylece bilindikden sonra şunu da ilâve edelim ki, bu bâbdaki hadîslerde hep başın eğilmesinden, horultudan, uyandırmadan, yan yatmakdan filândan bahsediyor. Bununla beraber hepsinde bunlardan dolayı abdest tazelemedikleri bildiriliyor.
Mes'ele ulemâ arasında ihtilaflıdır. Ve bu ihtilâfdan ortaya sekiz kavi çıkmişdır.
1— Uyku mutlak surette ve her hal'u şa'nda abdesti bozar. Buna delil üst tarafdaki bâbda geçen Safvân b. Aâsâl hadîsidir. Bu hadîsde:
«Sidikden veya kazurattan yahud uykudan»; deniliyor. Demek ki abdesti bozmakda mutlak suretde uyku «sidik» ve emsali gibi imiş. Haz reti Enes'in şu hadîsi hangi ibare ile rivayet edilirse edilsin bunda Hazreti Peygamber (S.A.V.)'in Ashabını yaptıklarından dolayı ikrar ve tasdik etdiğini isbâta yarar bir söz yokdur. Hattâ Ashabını gördüğüne dair de bir şey yokdur. Bu sadece sahabenin fiilidir. Nasıl olduğu da meçhuldür. Hüccet teşkil edecek olan sahabenin fiili değil, ancak Resûl-ü Ekrem (S.A.V.)'in fiilleri, sözleri takrirleridir.[204]
2— Uyku mutlak surette abdesti bozmaz. Buna delil sadedinde bulunduğumuz En es b. MâHk hadîsidir. Şayet uyku abdesti bozsa idi, Allah Zül Celâf onları o hal üzere bırakmaz,-Resûl-ü Zîşânına ayakkabının pisliğini vahiy suretile nasıl bildirdi ise bunu da hattâ evleviyetle bildirirdi. Lâkin Hairetİ Safvân hadîsi bu kavli reddeder..
3— Uykunun her nev'i abdesti bçzar. Ancak uyuklayarak iki defa arka arkaya başın eğilmesi, arka arkaya değilse bir kaç defalar başın eğilmesi afvolunur. Başın eğilmesinin, hududu : Uyanmadıkça başın omuzlar üstünde dim - d;k duramamasıdır.Bu kavle zâhib olanlar Enes hadîsini, «Hafif uyuklama akıl ve temyizi gidermez» şeklinde te'vil ederler.
4— Uyku bizzat abdesti bozmaz. Yalnız bozulmaya sebebdir. Binâenaleyh bir kimse makadını iyice yere sererek oturduğu yerde uyursa ebdesti bozulmaz. Aksi takdirde bozulur, tmam-ı Şafiî'nin (150 — 204) mezhebi budur. Şafiî Hazreti Afi (R.A.)'m rivayet ettiği:
«Göz mak'adın bağıdır. Kim uyursa abdest alsın» hadîsiyle istidlal eder. Şafiî'nin istidlal ettiği bu hadîsi Tirmİzî «Hasen» olarak kabul eder. Yalnız ravîleri arasında Bakıyye b. El - Velid vardır ki, bu zâtın rivayeti hüccet" olamaz.
5— Namazdaki rükû' sücûd veya kıyama benzer bir hey'ette uyursa kendisi bizzat namazda olsun olmasın abdesti bozulmaz. Ama yaslanarak veya kafasının üstüne yatarak uyursa bozulur. Delili şu hadîs-i şerîfdir:
«Kul secde halında uyursa Allahu Zül Celâl onunla Meleklere mübâhat eyler; der ki, benim kulum! Ruhu bende, cesedi huzurumda secde ediyor.» Fakat bu hadîsi, Beyhakî (384—458) rivayet etmiş ve zaif olduğunu söylemişdir. RanefUerm mezhebi budur. Diyorlar ki, uykuda olan kimseye «secdede» dedi. Secde ise yalnız taharetle yapılır. Demek secdede uyku abdesti bozmâzmış. Fakat Hanefîler'e şöyle cevap veril-.mişdir. Buna «secdede» demesi, ya şekline bakarak, yahud da uyumazdan evvelki haline nazarandır. Yoksa şimdi secde'de demek değildir.
6— Uyku abdesti bozar. Yalnız rükû ve secdede uyumak bozmaz. Buna delil beşinci kavide .geçen hadîstir. Bu hadîs secde haline mahsus ise de rükû hâli de buna kıyasen bilinir.
7— Namazda uyku ne şekilde olursa olsun abdesti bozmaz. Namaz haricindeki uyku bozar. Delili yine-aynı hadîsdir.
8— Çok uyku ne şekilde olursa olsun bozar. Az uyku bozmaz bu kavle zâhib olanlar şu mütalâada bulunuyorlar: «Uyku bizzat abdesti bozmaz. O yalnız bozulmağa götüren sebeb ve zan îras eden bir şeydir. Zan îras eden ise uykunun azı değil, çoğudur. Bunlar Enes hadîslerini Zan îras eden ise uykunun azı değil, çoğudur. Bunlar Enes hadîslerini aza hamlederler. Ancak azın çoğun haddini zikretmezler. Velhasıl bu bâbdaki hadîsler muhtelif olduğu için ulemânın kavilleri de böyle muhtelif olmuşdur. Bu kaviller içinde sevaba en yakını uyku abdesti bozar diyendir. Çünkü bunu sahîh olan Safvân hadîsi isbât ediyor. Şu var ki bunda da [.yi «uyku» lâfzı mutlakdır. Binâenaleyh derin uyku ile tak- yid olunur. Enes hadîsi ise henüz derin uykuya dalmamışlar» şeklinde te'vil edilir. Filhakika bâzan uykusunun ibtidâsında horuldayanlar olur. Yangelmek dalmayı îcab etmez. Uyandırmağa gelince: Dalmasın diye bazan uyukluyan bir kimse uyandırılabilir.
Bayılma/delirme ve hangi müskirat sebebiyle olursa olsun sarhoşluk da- uyku gibidir. Çünkü hepsinde akıl zail olur. Bazılarına göre bunlar âbdesti bozar. Bu kavi sahîh ise bu sefer delil İcmâ' olur.[205]
73/62- «Âişe radtyallahü anhâ'dan rivayet edilmişdir. Demişdir ki: Fatma Binti Ebî Hubeyş[206] Peygamber sallallahü aleyhi ve sel-lem'e gelerek: Yâ Resûlallah dedi. Ben hastalıklı bir kadınım. Hiç temizlenemiyorum. Namazı bırakayım mı? Hayır; bu ancak bir damardır; hayz değildir. HaYzin geldi mî nsmazı bırakıver. Gitti mi kendinden kanı yıka sonra namaz kıl; buyurdular.»[207]
Hadîs Müttefekun Aleyh'âir. Buharî'de Âişe hadîsinden şu ziyâde vardır: «Sonra her namaz için abdest al.» Müslim burasını kasden hazf ettiğine işaret etmiştir.
İstihâza: Kadının fercinden vakitsiz akan kandır. Yani hastalık kanıdır.
Hayz : Sağlam bir kadın rahminin dışarıya atdığı kandır. Bu kan rahmin dibinden çıkar. Hadîs-i şerîfde :
«O hayz değildir» buyurulması kadının, «Temizlenmiyorum» sözünü red içindir. Çünkü kadın, hayzlının temizlenmesi ancak kanın kesilmesile bilinir sanmış ve, «Temizlenemiyorum» demekle kanın kesilmeden muttasıl akmasından kinaye yapmışdı. Hayzlı kadının namaz kılmadığını .biliyordu. Binâenaleyh bu hüküm kanın akmasıyla devam eder zannetmişdi. İşte Resûl-ü Ekrem (S.A.V.) bunu gördüğü kanın hayz olmadığım; kendisinin temiz olduğunu ve namaz kılması lâzım geldiğini beyan buyurdular. «Kendinden kanı yıka» demek gusül et demektir. Bu cihet başka delillerden anlaşılmaktadır.
Bu hadîs-i şerîf istihâza'nın yâni hastalık kanının vâkî olabileceğine ve bu kanın hayz hükmüne uymayan bîr hükmü bulunduğuna delildir. Fahr-i Kâinat Efendimiz bunu en mükemmel şekilde beyân buyur-muşdur. Sahîh hadîslerin bazısında «Kanı yıka», bazısında ise, «Yıkan»-buyuruluyor. Demek oluyor ki, râvîler bazısında tâbirin birini, diğerinde ötekini söylemekle iktifa etmişlerdir.
Şimdi bu kadın hayzmın geldiğini kan ak'ıp dururken nasıl bilecek-dir? Sâri' hastalıklı kadına, hayzmın gelişini, gidişini Öğretmişdir. Binâenaleyh kadın hayzını alâmeti ile bilir. Ulemâ'nın bu bâbda iki kavli vardır:
1— Bu kadın hayzının geldiğini eski âdetine müracaatla bilir. Yani eskiden hayz gördüğü günlerin başında kan gelirse hayz gördü de-mekdir. «Hayzmın gitmesi ise âdet günlerinin geçmesidir.» Filhakika Fatıma hadîsinin bazı rivayetlerinde :
«Namazı, eskiden hayz gördüğün günler kadar bırak» buyurularak, âdet günlerine müracaatı beyân olunmuşdur. Bu hususda fazla tahkikat hayz babında gelecekdir.
2— Kanın sıfatına müracaat edilir. Netekim yine hayz babında görüleceği veçhile Hazretî Âişe (R. Anhâ)'nm rivayet ettiği Patıma Binti Ebî Hubeyş hadîsinde şöyle buyuruluyor :
«Muhakkak hayz kanı karadır; bilinir. Öyle oldu mu na-rrîazı bırak; değilse abdest al ve namaz kıl.»
Bu suretle hayzın gelişi kanın sıfatının gelişi, gidişi'de bu sıfatın gidişi oluyor. Bu bâbdaki ihtilâflar da ileride gelecekdir.
Müslim'in hazf ettiği ziyâdeye gelince: İmam-ı Müslim (204-261) Sahihinde bu hadîsi beyân ettikden sonra, «Hammâd hadîsinde bir harf varki biz onu biraydık», diyor. Beyhakî (384—458) bu harf sözüdür, çünkü bu söz mahfuz olmayan bir ziyâdedir, bunu râvîler arasından bazısı münferiden yapmışdır» diyor. Bununla beraber Musannif «Fethu'1-Bârî» nâm eserinde adı geçen ziyâdenin bir çok tariklerden sabit olduğunu, binâenaleyh Müslim'in söylediği zâtın teferrüdü kalmadığını takrir etmişdir.
Musannif merhumun bu müştâhaza- hadîsini abdesti bozan şeyler babında zikretmesi yalnız sonundaki ziyâde içindir. Çünkü buraya mü-nasib olan yalnız bu ziyâdedir. Asıl hadîsi ileride istihâza babında tek-rarlayacakdır. Evet bu hadîsin sonundaki ziyâde, istihâza kanının şâir hadîsler, (abdesti,bozan şeyler) gibi abdesti bozduğuna delildir. Bu se-bebledir ki Sâri Hazretleri istihâza kanından dolayı her namaz için abdest almayı emir buyurmuşdur. Abdest bu kanın hükmünü ancak namaz kılmak için kaldırır. Namaz bitti mi, abdesti de bozulur. Cumhur-u Ulemâ'nın kavli budur. Yâni bu kadın her'namaz için abdest alacakdır. Hanefîler'e göre ise her namaz için değil, her namaz vakti' için abdest alır. Alınan abdest vakte mütealliktir. Kadın bu abdestle o vaktin içinde dilediği kadar farz ve nafile kılabilir. Çünkü hadîsde mukadder muzaf vardır.demek demektir. Nitekim hadîsin :
«İstihâzalı kadın her namaz vakti için abdest alır» rivayeti de vardır. Muhtasar-ı Tahavj Şerhi'nde bu hadîsi İmam-ı A'zam Ebû Hanîfe (80—150)'nin rivayet etdiği an'anesiyle beyân olunuyor. Mâli-kîler'e göre namaz için abdest alması vâcib değil müstehab'dır. §â~ fiîler'e göre istihâzalı kadın her farz için ayrı abdest alır. Bu hu-susda dahi ileride hayz babında Hamne Binti Cahş hadîsinde tafsilât verilecekdir, İnşâ Allah.[208]
75/63- «Ali b. Talİb radtyaîlahü anh'den rivayet edilmiştir ki: «Ben çok mezi gören bir adattıdım. Bu sebeble Mikdâd'a Resûlüllah salldl-Jahü aleyhi ve seîlem'e. sormasını emrettim. Oda sordu: «Onda ab-dest vard I r; buyurdular.»[209]
Hadîs, Müttefekun Aleyh'dir. Lâfız Buharî'nindir.
Mezi : Beyaz ve berrak bir su olup, münasebet-i cinsiyyeyi hatır-ladığı ve arzu ettiği zaman erkekten gelir. Bir de «vedî» vardır. Bu küçük abdest bozduktan sonra gelen koyu sudur ve bevl hükmündedir.
Hadîs-i şerif Buharı (194—256) ve Müslim'de (204—261) muhtelif lâfızlarla rivayet olunuyor. Meselâ Buharî'de yukardaki kısım zikredildikten sonra :
«Peygamber (S.A.V.)'e sormağa utandım» denilmekte. Bir yerde :
«Kızı bende olduğu için» kaydına rastlanmaktadır. Müslim'de bu ifâde:
«Fâtıma (R. A.) bende olduğu için şeklindedir. Ayni hadîsi Ebû Dâvud (202—275) Nesâî (215—303) ve tbnü Huzeyme (223—311) Hazret! Ali'den şu lâfızlarla- rivayet ediyorlar:
«Ben çok mezî gören bir adam idim. Bundan dolayı kışın yıkanmağa başladım. Hattâ sırtım çatladı.» Buharî'nin bir rivayetinde :
«Abdest al ve zekerini yıka» Müslim'in bir rivayetinde :
«Zekerini yıka ve abdest al» ziyâdeleri vardır. Soranın kim olduğu da ihtilaflıdır. Bazı rivayetlerde Mikdâd bin Esved, bazılarında Ammâr, bir rivayette bizzat Hazreti Ali'dir, tbni Hibbân (—354) bu rivayetlerin arasını cem' ve te'lif etmiştir. Buna göre Hazreti AH Mikdâd'a sormasını emretmiş, fakat sonra kendisi sormuştur. Ancak:' «Kızı bende olduğu İçin utandım» demesi soranın bizzat Hazreti Ali (R. A.) olmadığına delâlet eder. «Bizzat sordu» diyen kavle göre, Hazretî Alî'nin sorması Mecazdır, zira sormayı emreden odur.
Bu hadîs-i şerif meşinin abdesti bozduğuna, delildir. Musannif da zaten bunu isbat için bu bâbda zikretmiştir. Hadîs aynı zamanda mezi nin gusül icab etmiyeceğini de göstermektedir ki, bu hususda icma' da vardır. Hadîsin bir rivayetinde görülen:
«Abdest al ve zekerini yıka» sözü abdestin evvel alınmasını icap etmez. Çünkü cümleler birbiri üzerine atıf edatlarından İle bağlanmıştır. ise tertip ifade etmez. Fakat «zeker» sözünü mutlak zikretmek ^bütününün yıkanmasını icab ederse de bu da edebiyattaki tabiri ile külli zikir, cüz'i kasd kabilinden mecaz-i mürseîdir. Binâenaleyh yıkanması İcab eden yer pisliğin çıktığı yerdir. Bununla beraber hadîs-i şerif lâfzına uyarak bütün zekeri yıkamak vaciptir.; diyenler de olmuştur. Nitekim Ebû Davud'un rivayeti bunu te'yid eder. Bu rivayette :
«Zekeri ile hayalarını yıkar ve abdest alır» buyuruluyor. Yine Ebû Davud'un bir rivayetinde:
«Bundan zekerini ve hayalarını yıkar; abdest alırsın. «Ancak hayalarını yıkama rivayetinde ta'n edilmiştir. Çünkü ravîler arasında Hazreti Ali'den rivayet eden Urve vardır. Halbuki Urve Hazreti Ali'den işitmemiş-tir. Mamaafih bu hadîsi Ebû Avâne (—316) sahihinde Hazreti Ali'den rivayet eden zâtı Ubeyde olarak göstermekledir. Musannif merhum «Et-Telhis» adlı eserinde «îsnadına bir diyecek yoktur» der. Hadîs sahih olduğuna göre mucibince hüküm ve amel olunmağa bir mani' yoktur. Bazıları bütün zekerin yıkanması hikmetini bulmuş, ve : «Bütün zeker yıkandığı zaman büzülür; mezinin çıkması kesilir» demişlerdir. Bu hadîs ile mezinin necaset olduğuna da istidlal edilir.[210]
76/69- «Âİşe radıyallahü anhâ'âan rivayet edilmiştir kî: Peygamber sdllallalm aleyhi ve sillem kadınlarından birisini cpmüş; sonra namaza çıkmış; abdest almamıştır.»[211]
Bu hadîsi, Ahmed tahrîc etmiş ve Buharı zaîf bulmuştur.
Aynı hadîsi Ebû Dâvud (202—275), Tirmizi (200—279), Nesâî (215—303) ve İbni Mâce (207—275) de tahrîc etmişlerdir. Tirmizi şöyle demiştir: «Ben Muhammed b. İsmail'i bu hadîs zayıftır derken işittim». Ebû Dâvud bunu Hazreti Âişe'den işiten İbrahim Et-Teymî tarikinden tahrîc etmiştir.
Halbuki İbrahim Hazreti Âîşe (R. Anhâydan hiçbir hadîs işitme-miştir. Binâenaleyh hadîs mürseîdir. Nesâî : «Bu bâbda bundan güzel bir hadîs yoktur; lâkin mürseîdir» diyor. Musannif: «Bu hadîs, Hazreti Âîşe'den on vecihle rivayet edilmiştir; bu vecihleri Beyhakî (384—458) «Bl-Hilâfiyyât» adlı eserinde nakletmiş ve hepsini zâif bulmuştur» der. İbni Hazm (384—456): «Bu bâbda hiçbir şey sahîh olmuyor; olsa bile abdest meşru olmazdan Önceki hale hamledilir;» demektedir.
Hadîs-i şerîf, kadına dokunma ve öpmenin abdestî bozmadığına delildir. Asıl olan da budur. Şafitler: «Nikâhı haram olmayan kadının tenine dokunmak abdesti bozar» derler. Ve bu hususta:
([212]) «Yahut kadınlara temas ederseniz» âyet-i kerîmesi ile istidlal eder-ler. Derler ki : el ile dokunmaktır. Bu manâyı âyetin kıraati da te'yid ediyor. Çünkü bu kıraata göre mânâ, sadece erkeğin dokunmasıdır. Bu da lâfzın hakikî mânâsında kalmasını tahakkuk ettirir.»
Şafiîler'e cevap verilmiş ve: «Karine bulunursa lâfız hakikî mânâsından mecaza aktarılır.
Burada karine vardır. Ve bu karine şu Hazretî.Âİşe hadîsidir. Ei-nâenaleyh Mülâmese ve Lelms lâfızları burada mecazen cima' demektir. Vakıa Hazreti Âişe hadîsine ta'n edenler olmuştur. Amma onun çeşitli yollardan rivayet edilmesi kuvvet bulmasına sebeb olmuştur;» denilmiştir. Hazreti Âişe (R.Anhâ)[n\n Buharî'deki hadîsine göre : Âİşe (R.Anhâ) Hazreti Resûl-ü Ekrem (S.A.V.)'in kıblesine aykırı yatardı. Namaz kılmağa kalktığında ona göz ucuyla işaret ederdi. O da Resûlüllah (S.A.V.) secde edeceği zaman ayaklarını çeker; ayağa kalktı mı yine yayar idi...» Bu da buradaki hadîsi te'yid eder. Ve dokunmanın abdesti bozmadığını gösterir. Musannif merhum her ne kadar «Fethü'1-Bâri» nâm eserinde bu hadîs üzerinde çekimser konuşmuş: «İhtimal aralarında bir perde varmıştır; yahut bu peygamberimize mahsustur...» demiş ise de bu ihtimal uzak ve zahire muhaliftir, Hazreti AH (R. A.) mülameseyi, cima' diye tefsir etmiştir. Ibnî Abbas (R. A.) -ki Sultanü'l-Müfessirin lâkabını haizdir; kendisine tevil ilmini ihsan etmesi için bizzat Resûlüllah (S.A.V.) efendimiz Cenab-ı Hakka niyaz eylemiştir- mülameseyi cima' diye tefsir etmiş ve iki parmağı ile kulaklarını tıkayarak «dikkat edin, o cima'dır» demiştir. Bundan maada âyet-i kerîmenin terkibi ve üslûbu da mülâmeseden muradın cima' olduğunu iktiza eyler. Çünkü Teâlâ hazretleri teyemmümü icab eden halleri sayarken helâlden gelmeyi hades-i asgar denilen abdestsizliğe, mülameseyi de hades-i ekber denilen cünüblüğe tenbih' için zikretmiştir. Binâenaleyh âyetteki :
kaydı, güsül âyetindeki ([213]) «eğer cünüb İseniz tertemiz yıkanın» emrinin karşılığıdır. Eğer «mulamese» el ile dokunmak danasına alınırsa, o zaman toprağın cünübliiğü giderme hususunda suyun yereni tutması mânâsız kalır. Ve âyetin baş tarafına da muhalif olur. Hanefiyyenin kitaplarında bu bâbda tafsilât vardır.[214]
77/65- «Ebû Hüreyre radıydUahü anft'den rivayet edilmiştir. Demiştir ki: Jlesûlüllah sallallahü aleyhi ye sellem:
— Biriniz karnında bir şey hisseder de bir şey çıkıp çıkmadığında şüpheye düşerse bir ses işitmedikçe veya koku duymadıkça sakın mescidden çıkmasın; buyurdular.»[215]
Bu hadîsi Müslim tahrîc etmiştir.
Abdestin bozulması için yellenmenin sesini işitmek veya kokusunu duymak şart değildir. Maksad yüzde yüz bilmesidir. Bu hadîs-i şerif Islâmın temellerinden bir temel, fıkıh kaidelerinden büyük bir kaidedir. Bu kaideye istishdb derler.
İstİshâb = Bir şeyin hilâfına delil olmadıkça bulunduğu hal üzere kalmasıdır.
Bu kaide Meceîle-i Ahkâm-ı Adliyyenin kavaid-i külliyesi arasında beşinci maddede: «Bir şeyin bulunduğu hal üzere kalması asıldır» şeklinde ifade olunmuştur. İstishabm nevileri vardır. Bunlar Mecelle-i Ahkâm-% Adliyyenin «1683, 1776, 1777» nci maddelerinde gösterilmiştir. Binâenaleyh bir kimse yüzde yüz" abdestli olduğunu bildiği halde abdestinin bozulduğundan şüpheye düşerse, yakînen bilmedikçe bu şüphe ona zarar vermez. Nitekim hadîs-i şe-rîfde bu cihet hissen hasıl olacak ses ve kokuya ta'lik edilmiştir. Bunların zikredilmesi temsil içindir. Yoksa mezi ve vedî gibi abdes-ti bozan sair şeylerde de hüküm böyledir. Bu mânâda babın sonunda İbni Abbas hadîsi gelecektir. Hadîs-i şerîf namazda olanlara ve olmayanlara âmm ve şâmildir. Cumhur-u Ulemâ'mn kavli de budur. Malikî-ler bu bâbda namaz içinde olan ile olmayan arasında fark görürler.[216]
78/66- «Talk b. Ali'den[217] rivayet edilmiştir. Demiştir ki: Bir adam namazda zekerimi tuttum dese. Yahut bir adam namazda zekerini tutsa ona abdsst lâzım olurmu? dedi. Peygamber saUallahil aleyhi ve sellem :
— Hayır. O ancak senden bir parçadır; buyurdular.»[218]
Bu hadîsi «Beşler» tahrîc etmişler; İbni Hibbân sahîhlemiştir. İbnü'l Medini[219]: «Büsre hadîsinden daha güzel» demiştir.
Yukardaki hadîs-i şerifi İmam-ı Ahmed b. Hanbel (164—241) ile Dâre Kutra (306—385) de rivayet etmişlerdir. Tahâvî (238—321) bunun hakkında: isnadı müstakimdir. Muzdarip değildir» diyor. Taberânl (260—360) ile İbni Hazm (384—456) onu sahîhlemişler; İmam-ı Şafiî {150 — 204), Ebû Hatim (195 — 277), Ebû Zür'a (— 375) Dâre Kutnî (305—385) Beyhakî (384—458) ve îbnü'l Cevzî (508—597] ise zaîf bulmuşlardır. Hadîs-i şerîf, zekere dokunmanın abdesti bozmayacağına delildir ki, asıl olan da budur. Hanefîler ile Ashâb-ı Kiramdan Hazreti Ali Kerremallahü veçhenin mezhebi de budur. Zekere dokunmanın abdesti bozacağına Ashâb-ı Kiramdan ve Tabiînden bir cemaat kail olmuşlardır. İmam-ı Şafiî (150 — 204) ile İmam Ahmed b. HaribeVm mezhebi budur. Eunlar aşağıdaki hadîs ile istidlal ederler.[220]
79/67- «Büsre binti Safvân radıyattahü anhâ'ûan rivayet edilmiştir ki: ResûlüHah salîaîîahü aleyhi ve sellem:
— Kim zekerine dokunursa abdest alsın; buyurmuşlardır.»[221]
Bu hadîsi, Beşler.tahrîc etmişler, Tirmîzî ile İbnî Hibbân sahîhlemiştir. Buharı : «Bu hadîs bu bâbda en sahîh şeydir» demiştir.
Hadîsi îmam-ı Şafiî, Ahmed b. Hanbel, îbnü Hüzeyme (223—311), Hakim (321—405) ve İbnü'l-Carûd da tahrîc etmişlerdir. Dâre Kutnî (306—385) bu hadîs hakkında: «Sahîh sabittir» demiştir. Yahya b. Maîn (—233), Beyhakî (384—458) ve Hâzimî (548—584) dahi sahîhlemişler-dir. Hadîse dokunmak isteyenler olmuş; ve: «Bunu Urve, Mervân'dan yahut meçhul bîr adamdan rivayet etmiştir» demişler ise de bu iddia doğru değildir. Urve'nin bu hadîsi «Büsre»'den işittiği sabit olmuş; ve hadîs imamlarından İbni Huzeyme (223—311) ve şâire Urve'nin «£wsre»'den işittiğine cezmetmişlerdir. Yine bu hadîse bir başka yoldan dokunmak istemişler; demişler ki: «Hadîsin ravîlerinden Hişâm b. Urve her ne kadar bu hadîsi babasından rivayet ediyorsa da, babasından işitmemiştir. Bu iddia dahi doğru değildir. Urve'nin babasından işittiği sabit olmuştur. Bu suretle itiraz mündefi' olmuş ve hadîs sahîhlenmiştir.
Zekere dokunmak abdesti bozar diyenler bu hadîs' ile istidlal ederler. Buradaki zekere dokunmaktan murad çıplak dokunmaktır. Zira İbni Hibbân (—354) sahihinde Ebû Hüreyre'den şu hadîsi tahrîc etmiştir :
«Biriniz elini avret mahalline götürür de arada bir perde veya örtü bulunmazsa, o kimseye muhakkak abdest va-Cİb olur.» Bu hadîsi Hâkim (321—405) ile İbni Abdüberr (368—463) sahîhlemişlerdir. Îbnü's-Seken (294—353) : «Bu hadîs bu bâbda rivayet edilenlerin en güzelidir» diyor. Şâfilere göre zeker, elin içi ile tutulursa abdest bozulur. Elin dış tarafı ile dokunulursa bozulmaz. Fakat Muhakkikİn-i Ulemâ Şafiîler'in bu sözüne itiraz ederler. Derler ki :
Lügâfta, vusul yani ulaşmak demektir. Bunda elin içi ile dişmnm bir farkı' yoktur. İbni Hazm (384 — 456) : «Şafiîler'in iddialarını isbat edecek Kitabdan, Sünnetten, icma' veya kıyasdan yahut sahîh bir re'yden hiçbir delil yoktur» der. Büsre hadîslerini onyedi sahabenin rivayet ettiği hadîsler de te'yid eder ki, bunlardan bir tanesi bizzat Talk b. Ali'nin hadîsidir. Hazreti Talk'ın rivayet ettiği adem-i nakz hadîsi yukarda «6» sıra rakamı ile geçti. Zekere dokunmak abdesti bozar diyenler bu hadîsi te'vil ederler ve «o İslâmiyyetin başında idi; binâenaleyh ondan çok sonraki «Büsre» hadîsi ile neshedilmişdir» derler.
(Nesh) : Sonra gelen bir şer'i fer'i hükmün kendinden evvel gelen kendi gibi bir hüküm hilâfına delâlet ederek onu kaldırmasıdır. Mamafih neshe gitmekten ise tercihe müracaat etmek evlâdır. Ve Büsre hadîsi tercih olunur. Çünkü" hadîs imamlarından onu sahîhliyen çok olduğu gibi şehidleri de çoktur. Sonra Hazreti Büsre bu hadîsi muhacir, ve ensarm çok bulunduğu yerde tahdis ve rivayet etmiş; inkâr eden bulunmamışdır. Hattâ Hazreti Urve bile kendi rivayetinden Büsre'nin rivayetine dönmüştür:y..Mamafih Hazreti İbni Ömer vefatına kadar zekerini her meshettikçe abdest almağa devam etmiştir. BeylıaM (384— 458} diyor ki: «Büsre» hadîsini Talk hadîsi üzerine tercih için Buharı (194—2S6) ile Müslim'in (204—261) onu tahrîc etmemeleri ve ravîlerin-den hiç biri ile ihticac[222] etmemiş olmaları kâfidir. Halbuki «Büsre» hadîsinin bütün râvileri ile ihticâc etmişlerdir». Bir de Talk hadîsinin râvilerinden Kays b. Talk bazı hadîs imamları tarafından hüccet olarak kabul edilmemiştir. îmam-ı Malık (93—179) yukarda geçen iki hadîsin birbirine muarız olmasına bakarak zekere dokunmaktan abdestin vücu-buna kail olamamış; fakat menduptur demiştir.[223]
80/68- «Âişe radıyallahü anhâ'dan rivayet edilmiştir ki: Resûlüüah sallaîlahü aleyhi ve sellem :
— Kime namazda kusmak veya burun kanaması, yahud boğazından bir şey gelme veya mezi isabet ederse, hemen gitsin abdest alsın. Sonra o halde konuşmayarak namazının üzerine bina[224] etsin; buyurmuşlardır.»[225]
Bu hadîsi, İbni Mâce tahrîc etmiştir. Ahmed ve başkaları bunu zâîf bulmuşlardır. .
Zaîf bulmalarının sebebi Resulü Ekrem (S.A.V.)'e ref edilmesinin yanlış olmasıdır. îmam-ı Tirmizî (200—279) bu hadîsi Hazreti Ebiid-Derdâ'dan şu lâfızla rivayet etmiştir:
Resûl-ü Ekrem (S.A.V.) «Kustu ve'abdest aidi.» Tirmizî diyor ki: Peygamber (S.A.V.)'in ashabından olsun, Tabiîn ve sâireden olsun birçok ili mehli kusmanın ve burun kanamasının abdesti bozacağına kaildir. Süfyan-ı Sevrî (95—161), lbnü'l Mübarek (—181) ve îmam-ı Ahmed'in mezhebleri de budur.
Büsre binti Safvan b. Nevfel Kureyşiyye'dir. Resulü Ekrem (S.A. V.)'e biat edenlerdendir. Kendisinden Abdullah b. Ömer ve sair râviler hadîs rivayet etmişlerdir.
Sahîh olan bu hadîs merfu değil, mürseldir. îmam-ı Ahmed (164—241) ile Beyhakî (384—458) bu hadîs hakkında: «doğru olan mür-sel oluşudur» demişlerdir. Mürseli hüccet kabul edenler, hadîsde zikredilen şeylerin abdesti bozduğuna kail olmuştur. Kusmuğun abdesti bozması Hanefîyyenin mezhebidir.. Yalnız kusmuğun mideden çıkmasını şart koştular. Çünkü mideden gelmeyene kusmuk denilmez. Bir de olsa başka yerde mukayyet olarak gelmiştir. Meselâ; Ammâr hadîsinde böyledir. Şafiîler'le Mâlİkîler'e göre kusmak abdesti bozmaz, çünkü bu Hazreti Âişe hadîsi merfu' olarak sabit olmamıştır. Asıl olan abdestin bozul mama sidir. Bu kaide ancak kuvvetli bir delil ile terk edilebilir. .
Ruâf : Burun kanamasıdır. Abdesti bozup bozmaması ihtilaflıdır. Hanefîler'e göre bozar. Bozar diyenler bu hadîsle istidlal ederler. Bozmaz diyenler hükm-ü asli ile amel ederler.
Necaset yollarının birinden gayrı bedenin her hangi bir yerinden çıkan kanın hükmü ilerde Enes hadîsinde gelecektir.
Kafese gelince: Kales mide bozukluğundan kusacağı kalkarak boğaza bir şey gelmektir, kusmak değildir. Ve ekser ulemâya göre abdesti bozmaz; zira bozacağına delil yoktur .Mezi hakkında yukarıda söz geçti. Ve bilittifak abdesti bozar idiği görüldü. Namazın üzerine bina mes'elesi de ihtilaflıdır. Hanefîler'le Malîkiler'e ve Şafiî'nin eski kavline göre abdesti ve namazı bozulmaz. Bilâkis bozacak bir şey yapmamak ve konuşmamak şartı ile namazdan çıkar, abdest ahr ve o namazın üzerine bina eder. Nitekim bu hadîsde bu cihete işaret vardır. Yeni kavlinde Şafiî ile bir cemaata göre hades, namazı bozar. Bunların delili ilerde gelecek olan Talk b. Ali hadîsidir. O hadîsde :
«Bîriniz namazda yellenirse hemen gitsin abdest alsın ve namazı yeniden kilsin» Duyurulmaktadır.[226]
81/69- «Câbir b. Semura[227] radıyallahü anhâ'dan rivayet edilmiştir ki, bir adam Peygamber sallollahü aleyhi ve.sellemJe koyun eti ye-mekden abdesi alayım mı diye sormuş; Resûl-ü Ekrem: «İstersen» demiş. O adam, deve etinden abdest alayım mı diye sormuş (evet) buyurmuşlardır.»[228]
Bu hadîsi, Müslim tahrîc etmiştir.
Hadîsin benzerini Ebû Dâvud (202—275) Tirmizî (200—279), îbni Mâce (207—275) ve başkaları Berâ' b. Âzîb'den rivayet etmişlerdir. Berâ' hadîsi sudur:
«Dedi ki: Resûlüllah (S.A.V.): «Deve etlerinden abdest alın; koyun etlerinden abdest almayın» buyurdular. îbni Huzeyme (223—311). «Bu hadîsi nakledenler âdil olduğu için nakil cihetinden bu haberin sahih olduğunda hadîs âlimleri arasında bir ihtilâf görmedim» der. Yukarki hadîslerin ikisi de deve etinin abdesti bozduğuna delildir. Nitekim İmam-ı Ahmed b. Hanbel (164—241) ile Îbnü'l-Münzir (—236) ve İbni Huzeyme (223—311)'nin mezhebi bu olduğu gibi, BeyhaH (384—458) de bunu ihtiyar etmiş ve bu kavli mutlak olarak hadîs ulemâsından hikâye eylemiştir. Imam-ı Şafiî'den: «Deve etleri hakkındaki hadîs sahîh ise ona kail olurum» dediği rivayet olunur. Beyhakî: «Bu bâbda sahîh iki hadîs vardır. Biri «Câbir» hadîsi, diğeri «Berâ' hadîsi» diyor. Ashâb-i Kiram ile tabiîn hazâratmdan bir cemaat, Ebû Hanîfe (8D—150) ve bir rivayete göre Şafiî (150—204) koyun ve deve eti yemenin abdesti bozmadığına kail olmuşlardır. Bunlara göre, bu iki hadîs, ya Dörtlerin tahrîc ettiği şu hadîsle neshedilmiştir:
«Muhakkak ki, Rssûlüllah (S.A.V.)'in son emri ateşin temas ettiği şeyden abdest lâzım gelmemesidir.» Bu hadîsi, Hazretî Câbir'den îbni Hibban (—354) de rivayet eder. îmam-ı Nevevl (631—676) : «Nesh davası batıldır. Çünkü bu son hadîs âmm, öteki hâss'dır. Hâss ânımdan ileridir» diyor. Ancak NevevVnm bu sözü mutlak surette yani hâss evvel olsun, sonra olsun âmm üzerine takdim ediliyorsa, doğrudur. Fakat mes'ele Usül-ü Fıkıh ulemâsı arasında ihtilaflıdır.
Yahut abdestten murad temizliktir ki, kir ve pasdan dolayı elleri yıkamaktan ibarettir. Nitekim sütten dolayı abdest alma mes'elesinde emrolunmuş ve sütün yağı vardır buyurulmuştu. Süt hakkında vârid olan süt içildikten sonra ağzın çalkalanmağıdır.
Bazıları deve eti yedikten sonra abdest almak için vârid olan emir, «vücup için değil, istihâb içindir.» derlerse de bu iddia hılâf-ı zahirdir.
Koyun eti bilittifak abdesti bozmaz deniliyorsa da «Şerhü's-Sünne» nâm kitapta ateşte pişen her şeyi yemekten abdest almanın vâcib olduğu hikâye edilir. Halife Ömer b. Abdilazîz şeker yese abdest alırmış.[229]
82/70- «Ebû Hüreyre radıyallahü anh'den rivayet edi'miştir. Demiştir ki: Resûlüllah sallalîahü aleyhi ve seîlem :
— Kim Ölü yıkarsa yıkansın, onu taşıyan da abdest alsın; buyurdular.»[230]
Bu hadîsi, Ahmed, Nesâî ve Tirmizî tahrîc etmiştir. Tirmizî bunu hasen görmüş, Ahmed ise: «Bu bâbda hiçbir şey sahîh olmuyor» demiştir.
Çünkü îmam-ı Ahmed (164—241) bu hadîsi zaîf bir tarikden tahrîc etmiştir. Fakat Tirmizî hasen bulmuş, îbni Hibban (—354) ise sahîhlemiştir. Zira kuvvetli tariklerden gelmiştir. Maverdi {—450} hadîsçilerin bu hadîsi «120» tarikten tahrîc ettiklerini söyler. îmam-ı Ahmed: «Bu hadis Beyhakî'nin (384—458) rivayet ettiği İbni Abbas hadîsi ile nesholunmuştur» diyor. O hadîsde Resûl-ü Ekrem (S.A.V.) Şöyle buyurmaktadır:
«Size ölünüzü yıkadığınız zaman, yıkamaktan dolayı gusül yoktur. Çünkü sizin ölünüz temiz Ölür. Pis değildir. Binâenaleyh ellerinizi yıkayıvermek size yeter.» Lâkin bu hadîsi Beyhakî zaîf görmüş ve Ebû Şeybe'ye yüklenmiştir. Musannif merhum tla BeyhakVye çatarak, Ebû Şeybe'mn itimada şayan olduğunu beyân etmiştir. Çünkü Ebû Şeyhe ile Nesâî (—215 303) bile ihticac etmiş, birçok imamlar kendisini şayân-ı itimad saymış ve ondan bir derece üstün olanlarla Buharı (194—256) ihticac etmiştir. Binâenaleyh Musannif bu hadîse «hasendir» der. Sonra bu hadîsle Ebû Hüreyre hamsindeki emrin aralarım bulmağa çalışarak: «Bu emir ne-dib içindir». Nedib için olduğuna karine yukarıki İfoni Abbas hadîsi ile Abdullah b. Ahmed'in (—417) tahrîc ettiği Abdullah b. Ömer hadîsidir. Bu hadîsde :
«Biz ölü yıkıyorduk; müteakiben kimimiz yıkanıyor, kimimiz yıkanmıyorduk»- Duyuruluyor. Musannif bunun için «isnadı sahihtir» diyor. Bu bâbdaki hadîslerin arasını bulmağa yarayan en güzel hadîs budur. «Cenazeyi taşıyan abdest alsın» emrine gelince: Böyle bir şeyin vacib olması şöyle dursun, mendub olduğuna kail olan bile yoktur. Maamafih madem ki hadîs-i şerîfde vardır; amel olunabilir. Ha-dîsdeki «abdest alma» emri elleri yıkamakla tefsir olunur. Çünkü temiz bir "şeyi taşımak abdesti değil, elleri yıkamayı bile icap etmez. Şu halde elleri yıkamak teabbüdi olarak menduptur. Cenazeyi taşımaktan maksad da.onu cesedinden tutarak kaldırmakdır. Zira hadîsde «temiz ölür» buyuruluyor. Bu söze münasip olan bedeninden tutarak götürmektir.[231]
83/71- «Abdullah b. Ebî Bekir[232] radıydllahü anh'den rivayet edilmiştir ki: Resûlüîlah sallallahü aleyhi ve seUem'ın Amr b. Hazm'e[233] yazdığı nâmede, «Kur'ana temiz olan kimseden başkasının el sürmemesi vardır.»[234]
Bu hadîsi, Mâlik mürsel olarak rivayet etmiştir. Nesâî ile İbni Hibban vasletmişlerdir. Hadîs ma'luldur.
(Hadîs-i malul: Bak: Kitabın başındaki ıstılâhat cetvelinde, (shf, Z) Musannifin bu hadîsle ma'lul demesi Süleyman b. Davud'un rivayetinden dolayıdır. İbni Hazm'm (384—456) beyânına göre Süleyman bil-ittifak metruktür. Fakat Musannif bu Süleyman hakkında vehme kapılmış; onu Süleyman b. Dâvud el-Yemânl zannetmiştir. Halbuki bu Süleyman, Süleyman b. Dâvud el - Hûlânî'dir. Ve sikadır (mutemettir). Hakkında bir çok hadîs hafızları sitayişlerde bulunmuştur, bilittifak zaîf sayılan Süleyman Yemânî'dir.
Amr b. Hazm'in nâmesini nâs kabul ile telâkki etmişlerdir. Hattâ İbni Abdilberr (368 — 463) «bu, nâsın kabulü ile mütevatire benzedi» diyor. Yakup b. Süfyan «bu nâmeden daha sahîh bir nâme bilmiyorum; çünkü Resûlüllahm ashabı ile tabiîn hep buna müracaat edip, kendi re'ylerinİ terk ediyorlar.»'demiştir. Hâkim (321—405): Ömer b. Abdilaziz ile asrının mamı Zührî (—124) «bu nâmenin sahîh olduğuna şehadet ettiler» der. Bu bâbÖa Hâkîm b. Hizam hadîsi de vardır. Bu hadîsde:
«Kur'ana ancak temiz olan el sürer» buyurulmaktadir. Hâkim hadîsinin isnadında söz olsa da yine bu bâbda Heysemî (—374)'nin «Mecmeu'z-Zevâid» adlı eserinde Abdullah b. Ömer (R. A.)'den şu hadîs rivayet olunmaktadır:
«ResûlüIIah sdllaîlahü aleyhi ve sellem: «Kur'ana temiz olandan başkası el süremez» buyurdular. Heysemî «bu hadîsin bütün ricali itimada şayandır» demiş; ve iki tane şahidi olduğunu söylemiştir. San'ânî diyor ki: Şimdi yalnız den ne kasdedildiği meselesi kalıyor. Zira bu kelime müşterektir. Hem hades-i ekber'-den, hem hades-i asgar'dan temizlenene ıtlak olunabileceği, mü'mine de, vücudunda necaset olmayan kâfire de ıtlak edilebilir. Binâenaleyh bir manâya hamledebilmek için karine lâzımdır,
([235]) «ona ancak temizlenmiş olanlar ei sürer» âyet-i kerîmesinde makûl olan zamirin kitabı meknuna raci olmasıdır, denilmiştir. Hanetîler'e göre Kur'an Abdestsiz ele alınmaz.[236]
84/72- «Âişe radıydllahü anhâ'dan rivayet edümiştir. Demiştir kî: ResûlüIIah sdllaUahü aleyhi ve sellem Allah'ı vakitlerinin hepsinde zikrediyordu.»[237]
Bu hadîsi, Müslim rivayet etmiş; Buharî ta'Iîk eylemiştir.
Hadîs-i şerîf bir aslı takrir etmektedir. Bu asıl her hal-ü şanda Allah'ı zikretmektir. Zikir hususunda hadîs âmmdır. Binâenaleyh cünüb iken Kur'an-okumak bile bu umuma dahil olmak icab ederse de cünüb meselesi güsül babında görülecek olan Hazreti Alî (R. A.) hadîsile tahsis olunmuştur. Bu hadîs kaza-i hacet ve münasebet-i cinsiyye halleri ile de tahsis olunmuştur. Şu halde «bütün zamanlarında» tabirinden murad ekserisinde demek olur. Musannif merhumun bu hadîsi buraya getirmesi, abdesti bozan şeylerin zikrullaha da mani olacağı zannedilmemssi içindir.[238]
85/73- «Enes radıyallahü anh'den rivayet edilmiştir ki: Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem kan aldırmış ve namaz kılmıştır; abdest almamıştır.»[239]
Bu hadîsi, Dâre Kutnî tahrîc etmiş ve gevşek bulmuştur.
Yani: «Bu hadîs leyyindir» demiştir. Çünkü isnadında Salih b, Mu-kâfif vardır ki, bu zât kavî değildir. Onu Nevevî (631—676) dahi zaîfler faslında zikretmiştir.
Hadîs vücudun necaset yollarından gayri bir yerinden çıkan kanın abdesti bozmadığına delildir. Bu bâbda Ibni Ömer, İbni Abbas ve İbnî Ebi Evfâ hazârâtmdan hadîsler vardır. Ve hepsi abdesti bozmayacağını ifade ederler. Ulemâ bu meselede ihtilâf etmişlerdir. Bazıları: Dam-Iıyarak akarsa, yahut arpa tanesi miktarı olup akarsa bozar; demişler. Şafiiler'le Malikîler'e ve Ashâb-i Kiramdan ve Tabiînden bir cemaata göre necaset yolları haricinde bedenden çıkan kan abdesti bozmaz. Bunların delilleri Enes hadîsidir. Bir de Resûl-ü Ekrem (S.A.V.) :
«Sesle kokudan başka hiç bir şeyden abdest lâzım gelmez» buyurmuşlardır ki, buda onlara delil olabilir. Hanefîler'e göre vücuddan çıkan kan akar hükmüne girdi mi, abdesti bozar. Hattâ îmam-% Züfer (110—150)'e göre akmayacak kadar az da olsa yine bozar. Hanetîyyenîn-delili: Dâre Kutnî"{206—385)'nin tahrîc ettiği:
«Abdest her akar kandan dolayı lâzım olur» hadîsidir.[240]
86/74- «Muaviye radıyallahü anh'den rivayet edilmişdir, Demişdir kî: Resûlâllah salîaîlahü aleyhi ve sellem;
— Göz kıçın bağıdır. Gözler uyudumu bağ çözülür; buyurdular.»[241]
Bu hadîsi : Ahmed ve Taberanî rivayet etmişlerdir. Taberani «Kim uyursa abdest alsın» cümlesini ziyâde etmişdir. Bu hadîsteki bu ziyâde Ebû Davud'daki Ali (K.V.) hadîsinde «Bağ ÇÖZÜlÜr» tâbiri olmaksızındır. Her iki isnâdda da zaaf vardır.
Ebu Davud'un, Ibni Abbas (R. Anhümâ)'dan merfu olarak zikrettiği rivayetinde «Abdest ancak yatarak uyuyana lâzımdır.» cümlesi vardır. Hadîsin isnadında yine zaaf vardır.
Muaviye ve Ali (R.'A.) rivayetleri zayıfdır. Çünkü Muaviye hadîsinin isnadında: Ebû Bekir b. Meryem'den rivayet eden Bakiyye vardır. Bakiyye cidden zaîftir. Hazretİ Ali hadîsinde yine Bakiyye vardır. Yal-niz bu sefer Vadîn b. Ata'dan rivayet eder. îbni Ebî Hatim (—320) derki: «Bu iki hadîsi babama sordum: Kavi değildirler» dedi. îmam-% Ahmed (164—241 )'e göre Hazreti A!i hadîsi Muaviye hadîsinden daha sabittir. Bu hadîsi Münzîri(—656), Nevevî (631—676) ve îbni Salâh (577—643). «Hasen» olarak kabul etmişlerdir.
Her iki hadîs uykunun bizzat abdesti bozmadığına,, yalnız, bozma şüphesi uyandırdığına delâlet etmektedirler. Binâenaleyh bu kavle za-hip olanların delilidirler. Bu hususta söz yukarda bu babın birinci hadîsinde geçmiştir. Tertip daha güzel olmak için musannif bu hadîsi de orada- zikretse daha iyi olurdu. Ibni Abbas rivayeti de zayıfdır.
Çünkü Ebû Dâvud (202—275) bu hadîsin münker olduğunu söylemiş ve ne suretle münker olduğunu açıklamıştır. Hadîsde, edatı ile yapılmış kasır vardır. Binâenaleyh abdesti yalnız yatarak uyuyanın uykusu bozar. Dalarak bile olsa başka uyku bozmaz. Bu rivayetle yu-karıkiler birbirine muarız görülürse de araları bulunur: Ve bu hadîs ağleb-i halı yani ekseriyetle vuku bulan hali tasvir ediyor. Çünkü uyuyan kimse ekseriyetle yan üstü yatarak uyur. Binâenaleyh muâraza yoktur; denilir.[242]
89/75- «İbni Abbas radıyallahü anhümâ'dan rivayet edilmiştir ki, Resûfüllah saîlallahü aleyhi ve seUem :
— Şeytan sizden birinize namazında gelir de dübürü-ne üfürür. Bu sebeble ona abdesti bozdu gibi gelir. Halbuki bozulmamıştır. Böyle bir şey başına geldimi bir ses işitmedikçe veya bir koku duymadıkça namazdan çıkmasın; buyurdular.»[243]
Bu hadîsi, Bezzâr[244] tahrîc etmiştir. Aslı Buharı ile Müslim'deki Abdullah b. Zeyd hadîsidir. Müslim'de Ebû Hüreyre'den benzeri vardır.
Hadîsin mânâsını.ifade eden başka hadîs geride geçti. Hadîs; şeytanın kullar üzerine en şerefli ibadette bile musallat kılınacağının sâri tarafından ilâmıdır. Maamafih onlara bir zarar veremiyeceği ve temizlik hükmünün ancak ilm-i yakîn ile zail olacağı da hadîsin delâleti cümle sindendir.
«Hâkim'in Ebû Said'den merfu' olarak rivayet ettiği hadîs: «Bîrinize şeytan gelir de sen muhakkak abdesti bozdun derse, yalan söyledin desin;» şeklindedir.
Bu hadîsi, İbni Hibbân: «Kendi kendine desin» lafzıyla tahrîc etmiştir.
Hâkim'in hadîsi, «Yalan söyledin» sözünden sonra :
«Ancak bir koku duyar veya kulağı ile bir ses işitirse o başka» cümlesinin ilâvesi ite de rivayet edilmiştir.
Bu hadîslerin ifade ettiği mânâlar geride geçmişti. Musannif merhum bu rivayetlerin hepsini bir araya getirerek geride geçen Ebû Hü-reyre hadîsine katsa tertib itibarı ile çok iyi olurdu.
Bu hadîsler, şeytanın âdem oğullarının ibadetini ve bilhassa namazını ve ona müteallik şeyleri ifsat etmeye ne derece hırslı olduğunu göstermektedir. Şeytanın âdemoğluna ekseriyetle şüphe vermek suretiyle sokulduğu da bu hadîslerin ifadesi cümlesindendir. Bundan anlaşilıyor-ki, temizlik meselesinde müvesvis olanlar şeytanın emrine uyanlardır.[245]
data-ad-client="ca-pub-8844673487498982"
data-ad-slot="6052113740">
Son yorumlar
- Zinanın cezası
6 yıl 1 hafta önce - hadis sahih mi
6 yıl 2 hafta önce - zekat
6 yıl 3 hafta önce - hadıs
6 yıl 43 hafta önce - Onunla barışmayacağıma yemin ettim
6 yıl 43 hafta önce - gusül abdesi
6 yıl 44 hafta önce - muhacir ve ensar nedenleri
6 yıl 45 hafta önce - beğeni
6 yıl 45 hafta önce - Tevbe
7 yıl 2 hafta önce - Imam Muslim
7 yıl 2 hafta önce
Yeni yorum gönder